Depremlerin doğal bir olay olduğunu düşünerek, mevcut yapı sistemlerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savunan bir jeoloji mühendisi, taş, ahşap ve betonun dengeli bir karışımını temel alacak hibrit bir yapı modelinin yaygınlaştırılmasını önerdi. Depremlere karşı alınacak önlemlerin toplumsal afet yönetimi açısından kritik olduğuna dikkat çekti ve bu doğa olayına karşı etkili çözümler üretmenin mümkün olduğunu vurguladı.
Geleneksel betonarme yapılar üzerinde yoğunlaşan eleştirilerini paylaşan uzman, deprem anında yıkılmayan evler için yeni bir tasarım fikrini ortaya koydu: hibritleşme modeli olarak adlandırılan bu yaklaşım, iki veya üç katla sınırlı bir yapı formunu benimseyecek ve toplamda %60 taş, %20 ahşap, %20 beton birleşimini önerecek şekilde planlanmıştır. Betona bağlı olarak meydana gelen sarsıntı etkilerini azaltmayı hedefleyen bu yaklaşımda, betonun aşırı strese dayanamayabileceği gerçeğinden hareketle taş ve ahşabın rolü önemli bir tampon görevi görecektir.
Çelik, köy ve kırsal bölgelerde betonarme yapılaşmanın sınırlandırılması gerektiğini belirtirken, ülkenin kurtuluşunun hibritleşmeden geçtiğini ifade etti. Devletin beton kullanımında net sınırlamalar getirmesi gerektiğini belirten uzman, özellikle kırsal alanlarda beton evlerin yasaklanması gerektiğini ve bunun yerine taş veya ahşap yapılar ile hibrit çözümlerin benimsenmesinin depremden güvenli şekilde çıkışı kolaylaştıracağını söyledi. Depremlerde betonun su ile temas ettiğinde zayıflayabileceğini, taş için ise blokla desteklenmiş bir kurgu ile yıkılmanın azalabileceğini paylaştı.
Bu perspektifte amaç, toplu can kaybını önlemek ve yapıların dayanıklılığını artırmak için mevcut mimari praksisin dönüştürülmesini sağlamaktır. Söz konusu öneri, özellikle yerel toplulukların deprem dirençli konut ihtiyacını karşılamaya odaklanan kapsamlı bir dönüşüm çağrısı olarak değerlendirilmektedir.

Yorumlar kapalı.