Diyarbakır’da bir özel hastanede gerçekleşen doğum sırasında görevli personelin hatalı müdahalelerde bulunduğunu öne süren baba Veysel Karani Sansarkan, doğum sonrası bebeğinde ağır nörolojik hasar oluştuğunu iddia ederek hukuk mücadelesi başlatmaya hazırlanıyor. Sansarkan, “Bizim yaşadığımızı kimse yaşamasın” diyerek sorumluların ortaya çıkarılmasını talep ediyor.
Sansarkan’ın aktardığına göre eşi, 03 Kasım 2025 tarihinde sancılarının başlamasının ardından hastaneye başvurdu. Yapılan ilk kontrolde her şeyin normal olduğu belirtilerek doğumhaneye alındı. Ancak iddiaya göre doktor, muayene sonrası doğumhaneden ayrılarak poliklinikteki odasına çıktı. Doğumun ilerlediği süreçte doğumhanede yalnız bırakılan anneye yalnızca ebeler eşlik etti.
Babanın anlatımına göre ebeler, doğumun kritik aşamalarında anneyle ilgilenmek yerine bankoda telefonla vakit geçiriyor, yalnızca zaman zaman içeri girerek “ıkın” şeklinde yönlendirmelerde bulunuyordu. Anne ayağını kaldıramadığını söylemesine rağmen, görevlilerin “Herkes nasıl yapıyorsa sen de öyle yapacaksın” şeklinde karşılık verdiği ileri sürüldü. Ailenin talebine rağmen doğumhaneye refakatçi alınmadı; oysa yönetimin daha sonra verdiği bilgiye göre böyle bir yasak bulunmuyordu.
Doğum sırasında yaklaşık 3,5 saat boyunca doktorun odaya gelmediğini belirten Sansarkan, bebeğin başının görünmesiyle birlikte ebelerin paniklediğini anlattı. Bu aşamada doktorun çağrıldığı, doktorun da durumu görür görmez acil destek istediği ifade edildi. Bebeğin çıkarılması sırasında forseps müdahalesi uygulandığı ancak ilk girişimin başarısız olduğu; bu sırada bebeğin oksijensiz kaldığı öne sürüldü. Sansarkan, “Çocuğum cansız gibi doğdu” dedi.
Aileye ilk bilgilendirmede bebeğin yalnızca “yorgun doğduğu” ve 5–6 saat gözlem altında tutulacağı söylendi. Ancak takip eden günlerde bebeğin küvezde kalma süresi uzadı. Hastane raporlarına göre başlangıçta enfeksiyon görülmemesine rağmen sonraki günlerde enfeksiyon gelişti ve bebek için antibiyotik tedavisi başlatıldı.

Epikriz kayıtlarında bebeğin 6. günde oksijensizliğe bağlı tekrarlayan nöbetler geçirdiği belirtiliyor. Yapılan MR incelemesinde ise beynin frontal lobu ve korona radiata bölgelerinde akut enfarkt (doku ölümü) ile uyumlu alanlar tespit edildi. Raporda “difüzyon kısıtlılığı mevcut” ifadesi yer alırken, bu bulgunun beyin hasarı anlamına geldiği kaydedildi.

Takip notlarında ayrıca bebeğin birkaç gün boyunca hipotermi tedavisi aldığı, nöbetler nedeniyle fenobarbital ve levetirasetam gibi antiepileptik ilaçlarla tedavi edildiği, EEG’de fokal ve zayıf aktivite izlendiği bilgileri de bulunuyor. Birçok kayıtta “hipoksik etkileşim mevcut” notu yer alıyor.
Baba, hastanede çocuk nöroloğu bulunmadığı için bebeğini devlet hastanesine ambulansla aldırdığını ve tedavinin orada devam ettiğini söyledi. İddiaya göre bebeğin enfeksiyonunun bittiği söylenmiş olmasına rağmen devlet hastanesinde yapılan yeni testlerde enfeksiyon değerinin 240 çıktığı öğrenildi.

Sansarkan, bebeğinin hâlâ nöbet geçirdiğini, günde dört kez nöbet ilacı kullanmak zorunda kaldıklarını belirterek,
“Bebeğimin engelli kalma ihtimali çok yüksek. Çocuğum kasılmaktan uyuyamıyor, biz de uyuyamıyoruz. Sürekli başındayız.” dedi.
Sansarkan, yaşadıkları durumun sorumlularının tespit edilmesini isteyerek,
“Bizim başımıza gelen başka kimsenin başına gelmesin.” diye konuştu.

Yorumlar kapalı.